14 Şubat 2008 Perşembe

MOLA....



Bugunlerde herkes gitmek istiyor.

Küçük bir sahil kasabasina,bir baska ülkeye,daglara, uzaklara...

Hayatindan memnun olan yok. Kiminle konussam ayni sey...

Her seyi, herkesi birakip gitme istegi.

Öyle ''yanina almak istedigi üç sey'' falan yok.

Bir kendisi.

Bu yeter zaten. Her seyi, herkesi götürdün demektir.

Keske kendini birakip gidebilse insan.

Ama olmuyor.

Hadi kendimize raziyiz diyelim, öteki de olmuyor.

ani her seyi yüzüstü birakmak göze alinamiyor.

Böyle gidiyor iste. Bir yanimiz ''kalk gidelim'',

öbür yanimiz "otur'' diyor.

''Otur'' diyen kazaniyor. O yan kalabalik zira.

Is, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu..

En kötüsü aliskanlik.

Aliskanligin verdigi rahatlik, monotonlugun dogurdugu bikkinligi

yeniyor. Kaliyoruz.

Kus olup uçmak isterken agaç olup kök saliyoruz.

Evlenmeler...

Bir çocuk daha dogurmalar...

Borçlara girmeler...

Bir köpek bile bizi uçmaktan alikoyabiliyor.

Misal, ben...

Kapidaki Rex'i birakip gidemiyorum. Degil bu sehirden gitmek,

iki sokak öteye tasinamiyorum. Alip götürsem gelmez ki...

Bütün sokagin köpegi oldugunun farkinda.

Herkes onu, o herkesi seviyor.

Hangi birimizle gitsin?

''Sirtinda yumurta küfesi olmak'' diye bir deyim vardir;

evet, sirtimizda yumurta küfesi var hepimizin.

Kendi imalatimiz küfeler.

Ama egreti de yasanmaz ki bu dünyada. Ölüm var zira.

Ölüme inat tutunmak lazim. Inadina kök salmak lazim.

Bari ufak kaçislar yapabilsek.

Var tabii yapanlar. Ama az. Sadece kaymak tabakasi.

Hepimiz kaçabilsek...

Bütçe, zaman, keyif...

Denk olsa. Gün içinde mesela...

Küçücük gitmeler yapabilsek.

Ne mümkün.

Sabah 09.00, aksam 18.00.

Sonra baska mecburiyetler.

Sıkışıp kaldık.

Sirf yeme, içme, barinmanin bedeli bu kadar agir olmamali.

Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.

Bir ömür karsiligi bir ömür yani.

Ne saçma.

Bahar midir bizi bu hale getiren?

Galiba.

Ben her bahar ásik olmam ama her bahar gitmek isterim.

Gittigim olmadi hiç.

Ama olsun... Istemek de güzel.

CAN YÜCEL


foto kaynak

11 Şubat 2008 Pazartesi

MİM:NEFESİMİ KESECEK ANLAR



Başlangıç noktası fikir atölyesi olan ancak Yeşim tarafından mimlendiğim sorulara cevap vermek pek kolay olmadı...
Kolay değildi ama çok keyifliydi.
İşte sorular ve cevaplarım:

Nefesimi kesecek anlar;

1. “İşte Bunlar” Listesi:

F1 pilotu olmak.Bir seferliğine tabi ki :))

Paraşütle atlamak.

Geçen zamanı düşünmeden günlerce sadece resim yapmakla uğraşmak.

Oğlumla vakit geçirebileceğimiz kocaman bir oyun ve hobi bahçesi kurmak.

Oğlumun büyüdüğünü ve hayırlı bir evlat olduğunu görmek.

Planını benim çizdiğim bir evde yaşamak.

2. Bunlar da yapmayı neden beklediğimi bilmediklerim:

Fotoğrafçılık ,Web tasarımı ve bilgisayar kursuna gitmek

3. Bir daha dünyaya gelsem ve seçme şansım olsa…

Mesleğimi değiştirirdim.Güzel sanatlar(resim) ve mimarlık eğitimleri alırdım.

Hayatımı da aynen değiştirmeden, yine yaşamak isterdim


Eğer kabul ederlerse ve hala mimlenmedilerse, ben de Serap , Alev ve Aybike'yi mimlemek veya sobelemek istiyorum. Cevaplarınızı merakla bekliyorum.

7 Şubat 2008 Perşembe

ç e r k e z k ı z ı b i r y a ş ı n d a



Tam 1 yıl öncesi:

Oğlumun doğumuyla iş hayatıma bir süreliğine ara vermişken;
Canım sıkılıp ne yapsam diye düşünürken;
İnternette dolaşıp yemek bloglarını gezerken;
Ben de bir web sitesi kurabilir miyim derken;
Blogcu ile tanıştım…

Hemen mutfağa koşup ilk tarifimi; irmikli muhallebiyi yaptım
Heyecanla fotoğrafını çektim
Hemen yayınladım.

Derken ikinci,üçüncü tarifler geldi..

100.tarifden sonra blogspota taşındım.

Birinci yılın sonunda 156 adet tarif ve yazı ile bir çok arkadaş edindim.
İade-i ziyaretlerde vakitsizlikten dolayı sıkıntı yaşasam da ;tanıdığım ve hiç tanımadığım ama gönülden tanıyıp sevdiğim arkadaşlarıma , çerkezkızına
yaptıkları ziyaret ve yazdıkları yorumlar için çok teşekkür ediyorum .

Blog’u olan arkadaşlarım bu mesajların önemini ve gücünü mutlaka biliyorlar ve anlıyorlardır.

İsterdim ki bu güzel günde bir arada olalım ve birlikte kutlayalım ama bu mümkün değil.
Fakat aşağıdaki resimde PLAY yazısını tıklarsanız bu günü paylaşabiliriz .
Bilgisayarınızın sesini açmayı unutmayın...

ÇERKEZKIZI




1 Şubat 2008 Cuma

AYIN ŞEFİ KİM ?



Ayın şefi yeni bir etkinlik. Hazırlayan ise Alev.

Ocak ayındakine katılamamıştım .

Her ay, farklı 3 malzeme ile hazırlanan tariflerle katılabiliyorsunuz bu etkinliğe… Bir de tabiî ki ayın şefi ve ayın sunumu seçiliyor oylarla…Herkes oy kullanabilir.

Nasıl oy kullanabilirim diyorsanız buradan öğrenebilirsiniz

Bu ay ki malzemeler mandalina, Antep fıstığı ve zencefil.

Benim , Ayın Şefi için hazırladığım tarifim ise şöyle :

ZENCEFİL SOSLU MANDALİNALI BROWNİE

MALZEMELER:

2 yumurta

½ su bardağı tozşeker

½ su bardağı zeytinyağı

2 yemek kaşığı kakao

1 paket vanilya

1 adet mandalina kabuğu rendesi ve suyu

1 tatlı kaşığı zencefil

1 yemek kaşığı Antep fıstığı(bütün)

1 tatlı kaşığı kabartma tozu

Un

KREMASI İÇİN:

3 yemek kaşığı süt kreması

1 yemek kaşığı un

1 yemek kaşığı tozşeker

1 çay kaşığı zencefil

1 mandalina suyu

1 yemek kaşığı ezilmiş Antep fıstığı

½ yemek kaşığı tereyağ

YAPILIŞI:

Browni için yumurta ,şeker ve yağı karıştırın.

Mandalina kabuğunu ve suyunu ekleyin.

Kakao,zencefil,Antep fıstığı ile karıştırıp azar azar unu ekleyin.

Kabartma tozu ve vanilyayı katın.

Boza kıvamına gelince yağlı kağıt serili kalıba 1 -2 parmak yüksekliğinde dökün.

Önceden 175 dereceye ısınmış fırında 25-30 dakika pişirin

Kalıptan çıkarın ters çevirerek dilimleyin

Üzerine kremasını koyarak servis yapın.

Krema için tüm malzemeleri bir cezve içinde karıştırın.

Krema biraz koyulaşana kadar pişirin.

Kaynatmamaya çalışın.

Ilınınca servis yapın.

Afiyet olsun