14 Kasım 2009 Cumartesi

OĞLUMA MASAL




































Bu gün Oğlumun DOĞUMGÜNÜ....


Canım benim iyi ki doğdun ve iyi ki varsın.

Minik tosbaa'm 5 yaşına girdi... Koskoca(!!) 4 yılı geride bıraktı:))

Fotoğraf, okulunda kutladığımız
doğumgünü için hazırladığım pasta ve arkadaşlarına dağıttığı hediye kurabiye ile bonibonlara ait....

OĞLUMA MASAL

Bir varmış, bir yokmuş, oğlum, yeryüzünün birbirinden ırak üç bucağında bir boyda, bir yaşta üç delikanlı varmış, oğlum. Yeryüzünün üç bucağındaki üç delikanlı ne birbirlerini görmüşlermiş, oğlum, ne de birbirlerinin adını sanını duymuşlarmış.

Gel gelelim, yeryüzünün birbirinden uzak üç bucağında yaşayan bu üç delikanlı, “sonsuz sağlık” tasını bulmak için bir saatte, bir günde, bir yılda yurtlarından yola çıkmışlarmış, oğlum...

“Sonsuz sağlık” tası dağlarla dağların ardında, kanlı bir kuyunun içindeymiş. Dağlarla dağların ardındaki kanlı kuyuda gizlenen “sonsuz sağlık” tasını bulmak için birbirinden ırak üç ülkede yaşayan üç delikanlı birbirinden ayrı üç yola sapmışlar, oğlum.

Birinci delikanlı yürümüş, yürümüş, aşınmış demir çarıkları, demir sopası, bir söğüt dalı gibi incelmiş, yolunun yarısında oturmuş biraz dinleneyim diye. Gözleri kapanmış yorgunluktan birinci delikanlının. Bir de birinci delikanlı uyanmış ki, oğlum, başucunda elleri kınalı, gözleri sürmeli güzeller güzeli bir kız duruyor. Kız: “Böyle nereye delikanlı?” demiş. Delikanlı: “Sonsuz sağlık tasını bulmaya” demiş. Kız: “Sonsuz sağlık tası dağlarla dağların ardındaki kanlı kuyudadır. Oraya ulaşmaya yaşaman yetmez. Günleri sayılı olanlar, sayılı günlerini tatlı geçirmeli. Sen arısın, ben çiçek. Burada benimle kal. Balımı al,” demiş.

Birinci delikanlı eğmiş başını, oğlum. Kalmış yolda.

Birinci delikanlı yarı yolda kalmışken, ikinci delikanlı yürür de yürürmüş, yürür de yürürmüş. Yorulup uyuyakalmayayım diye bir yandan bıçağıyla yaralar açarmış gövdesinde, bir yandan da yaralara tuz ekermiş. Ağrıları öyle çokmuş ki ikinci delikanlının, oğlum, yorgunluğu duymamış; yalnız susuzluktan dili yapışmış damağına. Öyle susamış ki ikinci delikanlı, oğlum, karşıda pırıl pırıl yanan bir su görünce tutamamış kendini koşmuş suyun başına. Su güneşin altında altın gibi ışıldarmış. İkinci delikanlı bir yudum içmiş altın sudan, öyle bir serinlik duymuş ki oğlum, bir daha su başından ayrılmamış. Kalmış yolun üçte ikisinde.

Birinci delikanlı yarı yolda, ikincisi yolun üçte ikisinde kalmışlarken, üçüncü delikanlı yürürmüş. Susarmış, içmezmiş yoluna çıkan ışıltılı sudan; yorulurmuş, dinlenmezmiş elleri kınalı, gözleri sürmeli güzeller güzelinin dizinde... Yürümüş de yürümüş, yürümüş de yürümüş. Böyle yürüyen sona erer, oğlum.


Sen de onun gibi yorulmadan, sen de onun gibi inanarak yürü, oğlum. İnanan sona erer...










Nâzım Hikmet, Masallar, Hikayeler


KAKAOLU KURABİYE

MALZEMELER:

150 gr tereyağ

1.5 su bardağı un

1/2 su bardağı kakao

1 su bardağı şeker

2 çay kaşığı kabartma tozu

1/2 paket vanilya

3 yemek kaşığı süt


YAPILIŞI:

Oda sıcaklığındaki tereyağ ile diğer malzemeleri karıştırın.

Hamur toplanınca yağlı kağıt arasında açın.

Kalıplarla kesin.

Kağıda yapışıyorsa biraz buzdolabında bekletin.

180 dereceye ısınmış fırında 8-10 dakika pişirin.

Tepsinin dışında soğumaya bırakın.

Afiyet olsun...


3 yorum:

Adsız dedi ki...

canım arkadaşımın dünyalar tatlısı oğlunun doğum günü kutlu, ömrü sağlıklı ve uzun olsun...
Şenay

ç e r k e z k ı z ı dedi ki...

*şenay'cım
Canım benim ,takip ediyor olmana ne kadar sevindim bilemezsin.
Güzel dileklerin için çok teşekkürler..
Bol kaloriye ihtiyaç olursa beklerim:)))

Adsız dedi ki...

Canim arkadasim uzunnn bir aradan sonra gezindim durdum.harikalar yaratmissin.seni tebrik ediyorum ve oglusunu gozlerinden opuyorum.Oznur-Ali Miran-Havin